27 Kasım 2009 Cuma

2009 Gümüşlük Kamp Günlüğü - Doğu Can

15.08.2009/30.08.2009

1.Gün

Kampa toplantıyla başladık. Toplantıda kampın programı belirlendi. Kafamızda olan kamp imgesi üzerine konuştuk. Her kampın biricik olması gerektiği konuşuldu. Kamp biraz da radikal bir mekan ve ritim değişikliği demek.

Kamp programı şu şekilde olacak;

Denize yürüyüş
Girard okuması
Feldenkrais çalışması
Amfide toplanma ve sessiz çalışma
Toplu Çalışma

Katılanlar: Saim, Filiz, Erdoğan(Odtü Oyuncuları), Baran, Süreyya, Hakan, Canberk(Bilgi Sahnesi), Atılım, Ilgaz, Noyan, Doğu, Timuçin, Aslı, Mert, Mustafa, Tuba, Merve, Cem, Burak, Ercan(İTÜ Sahnesi)
Kamp Yönetmenleri: Celal,Erdem(Seyyar Sahne)


Feldenkrais çalışmasında çok efor sarfediyorum ve hareketleri yapamıyorum umarım bu durumdan sıyrılabilirim.

Bugün Aslı ile konuşma fırsatım oldu. Celal bir hareket dizisi çalışmasını önermiş daha sonra bu seriye ses eklemişler. Son olarak bu seriye metin eklemişler. Aslı bu çalışmada seriye her metni eklemenin mümkün olabileceğini farkettiğini söyledi. Uzun soluklu bir çalışmaya başlamış. 33 Kurşun'u çalışıyor. Seyyar Sahne kampından konuştuk umarım benzer çalışmaları biz de yaparız.

Çalışmalarda duygunun bir eylem belirtmesi gerektiği konuşulmuş. Bu anlamda "korku" salt haliyle bir eylem belirtmiyor.

Akşam bulutsuzluk özlemi konseri vardı.

2.Gün

Sabah denize yürüyüşte kısıtımız yerden ses çıkarmamaktı. Uzun bir müddet bunu yerine getiremedik. Sonlara doğru Erdem'in biraz daha yavaşlamasıyla bu uyum yakalanabildi. Erdem yürüyüşün başında kuşların biz yaklaşırken kaçtıklarını fakat sonlara doğru bize alıştıklarını söyledi. Doğanın bu tepkisi Grotowski'nin ilksel insan yorumunu da daha anlaşılır kılıyor. Dönüşte ise aynı ritmde yürüme ve beden perküsyonu çalıştık. Tutarlı ritmler ortaya çıkmasa da grupta konuşma olmadı ve yerden ses daha az çıkmaya başladı.

Feldenkrais'te nasıl başarıyorum bilmiyorum ama hareketi yaptığım tarafın tersini kasıyorum. Uzun süre bu çalışmaları çalışmam ve üzerine gitmem benim için açıcı olacak.

Akşama şarkımı çalışmayı düşünüyorum. Kampta herkes bir oyunculuk önerisi sunacak. Bende şarkımı söyleyeceğim. Önceleri şarkımı sahnelemeyi/icra etmeyi düşünüyordum ama çok kasıldığımı farkettim. Kasılmadan şarkıyı söylemeye çalışıyorum sadece.

Akşam çalışmasına amfiyi temizleyerek başladık. Konserden kalan çöpleri temizlemek epey vaktimizi aldı. Daha sonra sahnede toplandık. Çalışmada nefes sesi ve ayak sesi çıkarmama kısıtımız vardı. Erdem mekanı bir sal olarak düşünmemizi ve onu batırmamak için yoğunluğu sürekli olarak eşit tutmamız gerektiğini söyledi. Çalışmanın kurgusunu anlattı. Akılda tutmak için uzun bir kurguydu. İkinci seferde grup kurguyu daha rahat gerçekleştirdi.

Çalışmalarda hafiflik vurgusu ön planda. Kasılmadan ve temel dik duruşu bozmadan çalışmaları yapmaya çalışıyoruz.

Çalışma aralarında konuşma bazen konsantremi bozuyor. Gündelik ritm ve dil çalışma aralarına bu kadar yansımamalı.

Vokal çalışmada Erdem iki tane şarkı söyledi bizde eş zamanlı olarak onunla beraber şarkıya katıldık. Şarkının melodisini hemen yakalayabiliyorum ama sözleri dinleyerek çok zor aklımda tutabiliyorum. Bu türkçe şarkılarda da böyle oluyor. Sözleri bir türlü takip edemiyorum.

Akşam serbest çalışmada pek çalıştığım söylenemez. 3 4 kez şarkımı tekrar ettim. Çalışma sonrası odada Erdem ve Celal ile konuşma fırsatım oldu. Celal omuz kasılmasının hayata bakışıda olumsuz etkilediğini söyledi. Bazen "abi" ilişkisinin bu kasılmadan ötürü oluşabileceğinden bahsetti. Şimdilik aklıma gelenler bunlar.

Tutunamayanlar'ı okuyordum fakat kampta pek fırsatım olmuyor. Kamptan sonra üstüne yoğunlaşmalı. Az bir bölüm okusam da beni heyecanlandırdığını söyleyebilirim.

3.Gün

İki günlük sürede İtü Sahnesi'nin çalışmalarının aslında ne kadar kasılı olduğunun farkına vardığımı söyleyebilirim. Üstelik bu oyuncunun kasılmasından çok daha vahim bir durum. Kasılı bir çalışma hem enerjiyi açığa çıkaramıyor hem de oyuncunun kendi içine kapanmasına neden oluyor. Erdem ve Celal geçen seneye oranla çok daha rahatlar. Bu hava kampı ve çalışmaları olumlu yönde etkiliyor. Sanıyorum onlara da daha geniş bir bakış açısı sunabiliyor. Bu tavrı İtü Sahnesi'ne de yaymak gerekiyor.

Sabah denize yürüyüşte kısıtımız 5'in katları olan sayılarda durmaktı. Pek konsantre olunmadığından bu kısıt pek gerçekleşmedi. Bu yürüyüşlerin çalışma olduğunu hatırlamak ve o an o çalışmayı yapmak gerekiyor sanırım. Dışarıdan bakıldığında yürüyen bir topluluktan daha farklı gözükmesi lazım kalabalığın.

Akşam 17.30'da Feldenkrais'ten bir dersi çalıştık. (Feldenkrais çalışmaları ve Girard okumalarını belki başka bir yazıda toplarım. Bu yazıda diğer çalışmalardan bahsetmek daha anlamlı olacak.)

Ses çalışmasında Erdem'in verdiği sesi taklit ettik. Hacim ve merkez değişkenleriyle bu sesi çalıştık. Bir ara Celal beni çalıştırdı. Merkezleri kafa-burun-ağız-gırtlak arkası-göğüs etrafında dolaştırmaya çalıştım. Göğüs sesinde sesimi yükseltemiyorum. Bunun üzerine gitmeli. Daha sonra "i" sesiyle üç nota belirledik ve bunları tekrarladık. Ardından "i" sesiyle birbirimizle diyaloga girdik. Erdem yüzü sabit tutarak ses çıkarabilmenin mümkün olmayacağını söyledi. (Gerçekten de nemrut suratlarımızdan kötü bir pes sesin dışında bir ses çıkması zordu. İtü Sahnesi'nin çalışmalarında kasılı olan bir yanda suratların bu hali.)

Aradan sonra gösterimlerimiz üzerine on buçuğa kadar çalıştık. Gösterime geçmeden Celal günlük kıyafetleri değil gösterime özel kıyafetler giymemizi istedi. İtü Sahnesi böyle bir kıyafet düşünmemişti. Sanırım gösterim ve çalışma arasındaki farkı ıskalamıştık. Sonuç olarak hepimizi birer kıyafet bulduk ve akış halinde gösterimler yapıldı. Çalışma sonrası hiç konuşmadık. Acaba konuşulmayacak kadar kötümüydük diye düşünmekten kendimi alamadım ama sonradan Erdem ve Celal'le konuştuğumda durumun böyle olmadığını anladım. Ama sanırım herkeste böyle bir endişe oluştu. Celal şarkıda bir partner olması gerektiğini ancak partner sayesinde bir ilişki açığa çıkabileceğini söyledi. Grotowski şarkıya "kim" sorusunun sorulması gerektiğini söylüyormuş. "Bu şarkı kadın mı erkek mi?, Nasıl bir karakteri var?" vs.. Ayrıca Celal çalışmanın hemen ardından yapılan konuşmanın pek anlamlı olmadığını bu yüzden konuşmadıklarını söyledi. Bazı şarkıların değişmesi gerektiğinden ve bazı kişilerin hareket bulması gerektiğinden bahsettiler.

Hergün bu çalışmaları akış halinde göstermeyi planladık.

Gösterimler üzerine konuşmadan notlar;

-Metin çalışanlar bütünlük oluşturması açısından şarkı çalışacak
-Otantik olmayan parçalarda yapılan en fazla söyleyeni taklit etmek oluyor.
-Hareketlerde eyleme dönüşememe sorunu var.
-İlişki dışarıdan bakabilmeyi sağlıyor.
-Şarkıyla çağrışım ilişkisi naslı kurulacak?Asla mistik birşey olmamalı. Çok teknik bir yol izlenmeli.
-Kostüme dikkat.

5.Gün

Bugün ikinci gösterimleri yaptık. Celal bizden bir yürüyüş bulmamızı ve kurgulanmış bir "bakış" düşünmemizi istedi. Kurgulanmış bir bakış ve yürüyüş, çalışmamın yapısını oluşturmamı kolaylaştırdı. Salt hareket olarak kalan ve eyleme dönüşmeyen kareografilerden sıyrılmamı sağladı. Bu iki öneri aynı zamanda pek çok oyuncunun kendisini açık etmesine izin verdi. Hareketler eyleme dönüşebildiği ölçüde sahnede şarkıyı söyleyenin kendisini görebilmeye başladık. Bu anlar üzerine gitmeli. Kareografiden kaçmak gerek.

6.Gün

Ses çalışmasında kullanmak üzere el işaretlerinin ne anlama geldiklerini kararlaştırdık. Erdem bu işaretlerle bir nevi orkestrasyon yapmaya çalıştı. Daire şeklinde oturduk ve bu işaretlerle o an söylenen şarkıya katıldık. Daha sonra omurga dikliğini bozmadan hafif öne eğik bir biçimde (ilksel duruş gibi) ayağa kalktık. Torso ve omuzu ileri geri hareket ettirdik.( İçe dönük-dışa dönük). 3 çeşit yürüyüş belirledik ve alkışlarla beraber bunlar arasında geçiş çalıştık. Amaç ortak ritm ve ortak hareketti. Bu kısıtlarla öğrenmiş olduğumuz şarkıları söyledik. dışarıdan bakıldığında tek bir hareket görünür olmalı.

Aradan sonra herkes kendi şarkısına çalıştı. Daha sonra ilk sıraya oturduk ve Erdem'in işaretleriyle şarkılarımızı söylemeye başladık. Anladığım kadarıyla bu çalışmada amaç tüm şarkılardan ortak bir çalışma yaratmaktı. Çoğu kez bir şarkı söylenirken başka bir şarkıda daha düşük bir sesle söyleniyordu. (Fade in - Fade out) Belirli şarkılar arasında uyum yakalamaya çalıştık. Bu durum atmosferinde daha farklı olmasını sağladı.

Celal'le konuşma fırsatım oldu. Yürüyüş ve kurgulanmış bir bakış tarzındaki önerilerin oyunculardan gelmesi gerektiğini söyledi.

-Sanırım ancak oyuncudan da böyle bir öneri geldiğinde tekniğin üzeri örtülebilecek.,

11 gibi çalışmayı bitirdik.

7.Gün

Dün belirlemiş olduğumuz işaretleri biraz daha genişleterek çalışmaya başladık. Örneğin Erdem işaretlerle şarkının yapısını da bir ölçüde belirleyebiliyordu. Bu doğrultuda ses doğaçlamaya başladık. Ortaya çıkan melodilerin bazılarını koruduk. Doğaç yaparken genelde şarkının tonunu veya bir takım tınlatıcı merkezlerini değiştirdiğimizi farkettim. Ritmi doğaçlamak, onu doğacın bir değişkeni haline getirmek açıcı olacaktır. Bu hem koordinasyonu sağlar hem de daha geniş sınırlarda gezinebilmeyi mümkün kılar.

Çalışmada kullandığımız değişkenler:

Akışkanlık: 1 - 2 - 3
Hacim: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Vibrasyon: 1 - 2 - 3 - 4 - 5 Merkezlerle beraber
Merkez:
Uzam:
Şiddet: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Tekrarlanabilirlik: 1 - 2 - 3 - 4 - 5
Yönelim: Vektörler ile

Akşam Lars Von Trier'in Medea'sını izleyeceğiz.
8. ve 9. Gün

Çalışmalara 1 gün ara verdik. Yedinci gün Medea ve ardından Dogville filmlerini izledik. İki film biraz fazla oldu. Özellikle Medea'da yönetmenin dış bakışının eksik oluşu çok net hissediliyordu.

1 günlük arada bulmuş olduğum kamışla flüt yapmaya çalıştım. Celal bilgisayarında ölçüler olduğundan bahsetti. Mertle bu ölçüler doğrultusunda flüdü yaptığımızda parmaklarımın garip şekiller aldığını gördüm. Neticede ilginç bir makamı olan bir çalgı çıktı ortaya. Pek başarılı bir çalışma olduğu söylenemez.

Tatili değerlendirmek üzere Gümüşlük'e gittik. Sıradanlığı bozan olay Canberk'in boğulma tehlikesi atlatması ve onu kurtarmaya gidenlerin Hakan'ı kurtarmaya çalışmasıydı. Canberk'in "beni alın, beni" diye seslenmesiyle yapılan yanlış düzeltildi, tavşan adası gezildi, akademiye dönüldü.

Akşam 18.00'da çalışmaya başlayacağız.

Çalışmada hareket makamı üzerine çalışıldı. En fazla üç değişkenle ve vücudu parçalara ayırarak çalışmayı sürdürdük. Örneğin alt beden katı hareket ederken üst bedeni sıvı hareket ettirmeye çalıştık. Belirli anlarda tüm değişkenler serbestti ve tek değişkendeki değişimi vurgulamaya çalıştık. Sanırım vurgudaki bu değişim yapılan hareketi daha izlenebilir kılıyor.

-Katı harekette frenler gözükmeli.
-Bazı değişkenler birbirini sınırlayabilir. Akışkanlık gaz ve ritim 5 iken hareket katıya dönüşme eğiliminde.

Şarkı çalışmasında savruk bir yürüyüş çalıştım. Çok sert oldu ve bayram kareografisine benzedi. O bölümü atıcam.

Toplu şarkı çalışmasında bir düzensizlik vardı. Seçilen şarkıları bir bütünlük içinde seçseydik toplu çalışmalar daha uyumlu olurdu. Herkesin beğendiği müziği seçmiş olması sanırım çalışmayı zorluyor.

Celal yarına bir anı düşünmemizi istedi. Yarın anı çalışması yapacağız.

-Çalışmada bir es olacak.
-Anı itiraf içermeyecek.
-Hikayede bizden başka birisi daha olacak.,
-Salt gerçeklik değil aynı zamanda hikayede kurgusal anlarda bulunacak.

Baş rolde olmadığım bir anı düşünmeli.

Anı çalışmaları üzerine:

-Sadece ilginç kişilerin anlatılması bir etki yaratmıyor. O kişiyle olan ilişkinin bize ait bir hakikati açığa çıkarası gerekiyor.
-Nefes kontrolü kişinin kendisini açığa çıkarmasında etkili.
-Anıya olan güvensizlikten bahsedildi. Erdem bu ifadeyi çalışmaya olan güvensizlikle değiştirmeyi önerdi. Çok ilginç olmayan bir anınında anlatılabileceğini söyledi.
-Bazı çalışmalarda kurgu eksikti. Birtakım malzemeler önümüze yığılmıştı sadece.
-Bazı çalışmalarda aşırı doğruculuk göze çarpıyordu. Bu durum iç bakışın eksik kaldığının göstergesi. Anı, anı olmaktan çıkıyor o zaman.
-"Performans anında mutlaka planlanmamış, kendiliğinden bir an olmalı. Bu ancak sağlam bir yapıyla ortaya çıkabilir." - Celal

Çalışmada kendi sesimin pek duyulmadığı eleştrisini aldım. Zaten çalışırken de bir türlü kendi sesimi sahnede tekrar edememiştim
Acaba sessiz mi çalışmalı?

Anı çalışmalarına devam etmeyeceğiz.

Brecht'in izlediğim tüm yorumlarında bir yozlaşma ve yüzeyselleşme göze çarpıyor. Üniversitelerde Brecht bence çok kaba bir biçimde yorumlanıyor. İzlediğim bu yorumlar kafamda kaba bir imge oluşmasına sebep olmuş. Yabancılaştırma hamleleri bile aşırı kaba, sanattan yoksun. Örtülmemiş teknik ve örtülmemiş dramaturji can sıkıcı olabiliyor.

10. ve 11. Gün

İki gündür senaryolu çalışmalar yapıyoruz. Bu senaryolarda herkesin lider olduğu anlar var. Bu anlara geçiş bazen dakikayla bazen bir değişkenle belirleniyor. Liderler kendi şarkılarını söylüyor ve grup lidere tepki veriyor. Bu tepkilerin genel yapısını senaryoda kodladık. Ama onun dışında çalışma kendiliğindenliğe izin veriyor.

12.Gün

Bugün herkes bir doğa olayını hareket makamı değişkenleriyle kağıda yazdı. Kağıtlar karışık olarak dağıtıldı ve çalışma süresinin ardından herkes değişkenlerle verilen doğa olayını icra etmeye çalıştı. İzleyenler doğa olayının ne olduğunu tahmin etmeye çalıştı. Bu çalışmayla beraber değişkenleri de daha iyi tartışmış olduk. Bazı değişkenleri yeni anladığımı itiraf edebilirim.

-Hangi değişken kesinlikle olmalı sorusu sorulmalı
-Birebir taklit ettirilmeye çalışılmamalı


Kampın son günü kamp değerlendirme yazısı yazdık. Girard okumalarını da bir yazıyla nihayete erdirdik.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder