5 Ocak 2010 Salı

İznik Kampı Üzerine Bir Değerlendirme

Kerem Eksen

5-20 2006 Agustos tarihleri arasında gerçekleştirdiğimiz İznik kampını planlarken başlıca hedefimiz gerek mekânsal, gerekse zamansal anlamında alıştığımızın dışında bir düzen oturtmak, gündelik hayatın zorunluluklarından kısa bir süreliğine de olsa kurtulmak, bu sayede elde edilecek yoğunlaşmayı da sanatsal üretime yönelik bir çalışmaya yöneltmekti. Kamp süreci, ortak üretimde bulunan insanların birlikte yaşayabilmelerini ve gündelik hayatı uyum içinde paylaşabilmelerini zorunlu kılması nedeniyle söz konusu sanatsal amacın ötesinde amaçlar da içeriyordu. Bu on beş günlük çalışma döneminin, katılımcıların gerek sanatsal gerekse toplumsal anlamda zorlanacakları, alışkanlıkların bir nebze de olsa bir kenara konacağı, kısacası bireylerin her anlamda kendilerini eğitecekleri ve dönüştürecekleri bir süreç olması isteniyordu.

Geriye dönüp baktığımızda kampın bu sanatsal ve toplumsal boyutlarının bize kayda değer deneyimler yaşattığını söylememiz mümkün.

Sanatsal pratik açısından değerlendirdiğimizde, her şeyden önce böyle bir mekânsal ve zamansal yoğunlaşmanın sanatsal çalışmanın doğasında niteliksel bir farka yol açtığını görmüş olduk. Bu niteliksel farkı yaratan şey, çalışmaya ayrılacak bol vaktin bulunmasından çok, konsantrasyonun çalışma gündemine odaklanması ve böylelikle çalışma zamanlarının normalden çok daha etkin bir biçimde kullanılması oldu. Böylesi bir yoğunlaşma, 20. yüzyılın önemli tiyatro kuramcılarından Jerzy Grotowski’nin sürekli olarak vurgu yaptığı çalışma disiplininin boş bir düzenleyici unsur değil, oyuncunun bedeni, sesi ve imgelemiyle kurduğu ilişkiyi şekillendiren temel öğe olduğunu gösterdi. Toplulukta, belli yorgunluk sınırlarının aşılmasının ve belli konsantrasyon düzeylerinin yakalanmasının ne gibi sonuçlara yol açabileceğine dair bir fikir oluştu.

Kampın toplumsal ilişkilerle ilgili boyutu da bizim açımızdan genel anlamda olumlu nitelikler taşıdı. İş bölümü, organizasyon, zamanlama gibi konuların kadroda ciddi ve kalıcı gerginliklere yol açmamış olması, bir tür “çalışkanlar-tembeller” ayrımının oluşmaması bizim açımızdan önemliydi.

Geriye dönüp baktığımızda kampın eksik kaldığını düşündüğümüz boyutları ise şunlar oldu:

- Kimi anlarda gündelik hayatın organizasyonu (yemek, bulaşık, temizlik vb.) diğer tüm konulardan daha büyük bir gündem işgal etti. Bu nedenle çalışma dışındaki saatlerde tiyatroyla ilgili konuların gündemde tutulmasında yer yer zorlanıldı. Özellikle mevcudun yüksek olduğu ilk hafta, gündelik hayatın planlanması çalışma dışı enerjinin büyük bir kısmını soğurdu. Bu da çalışmalardaki yoğunlaşmanın çalışma dışına taşınmasını zaman zaman engelledi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder