9 Aralık 2009 Çarşamba

Bilgi Sahnesi 2006-2007 Sezon Sonu Toplantısı

Bilgi Sahnesi olarak “Kısasa Kısas” ı son kez seyirciyle buluşturduktan sonra; yönetmenimiz Celal Mordeniz ve çalıştırıcımız Erdem Şenocak'ın da katıldığı bir toplantı ile sezonu kapattık.Toplantıda konuştuklarımızı yazıya döktük. Bilgi Sahnesi’nin özeleştirisi niteliğinde bir metin çıktı ortaya.

Celal: Bu senenin Bilgi Sahnesi açısından iyi geçtiğini söyleyebiliriz. Geçen sene bir tiyatro topluluğu olmayı değil, arkadaş grubu olmayı başarabilmiştiniz. Bu sene tiyatroyla tanışma yaşadınız. Geçen sene oluşturulamamış prova etiği ve sahne etiği de oluştu yavaş yavaş. Gelecek seneler için umut vaat eden bir topluluk olduğunuzu söyleyebilirim. Bu sene gruptan çıkmayan reji grubunun gelecek sene oluşacağına inanıyorum. Tabii bunun girişimini yapacak olan sizlersiniz. Hatta bunu bekliyorum. Gelecek sene yeni oyunculara yardımcı olabilecek bireyler mevcut. Kim olduklarını ben söylemeyeceğim. Kendiliğinizden öne çıkacaksınız. Bu sene var olan eğitmen-oyuncu ilişkisi değişmeli, farklı bir iletişim olmalı sizinle benim aramızda. Farklı karar alma odakları ortaya çıkmalı.

Baran: Geçen seneye göre çalışmalara daha ciddi yaklaşıyoruz. Tiyatroya yaklaşımımız da daha ciddi doğal olarak. Gözle görülür bir ilerleme var. Bence de umut vaat eden bir grubuz. Eksiklerimiz de var elbet, ama bunları giderebiliriz. Sene başındaki sinopsis çalışmaları yararlıydı bence. Türkü bana oyundan bir hafta önce Shakespeare oynadığımızı söyledi. O zaman fark ettim ki baştan beri Shakespeare oynadığımızı bilsek oyunun altında ezilirdik. Ara tatilde çalışmamız da etkiledi bizi. Derya buna “Ara kamp” diyor. Oyunun çıkmasındaki en önemli faktör bu süreçteki yoğun çalışmalarımızdı. Vaiz’in program dergisini okuduktan sonra Seyyar Sahne’nin geleceğinin ve şeklinin belirlenmesinde İznik kampının etkili olduğunu öğrendim. Bizim grubumuzun geleceğini de Gümüşlük kampı belirleyecektir.

Celal: Oyunculuk nasıldı bu sene?

Baran: Geçen sene karakterleri tek tek analiz etmemiştik, itfaiye şefi dışında. Üslup çalışması yapmıştık. Bu sene metinde de pek çok farklı karakter vardı. Çalışmaları karakterlerin çıkmasına ayırmak önemli ve faydalıydı. Mesela ben Claudio’yu Erdem ağabey ile çalışana kadar çözemedim. Herkes içerideyken çalışma boyunca merdivenlerde benim karakterime yoğunlaştık.

Süreyya: Erdem abi mi çözdü Claudio’yu?

Baran: Hayır, yönlendirdi. Eylemlere ağırlık verdik, replik analizleri yaptık. Bu sayede çözdüm karakteri. Grubun iyi yönlerinden biri de yapılan eleştirilerin ciddiye alınması. İsim vermek gerekirse Adem iyi bir örnek olur.

Melike: Biz de yeniler olarak her şeyi rahatça sorup, danışıp tartışabildik. “Biz eskiyiz” ukalalığı yoktu.

Süreyya: Katılıyorum.

Celal:Çalışma etiği dediğim buydu. Şeyda sen ne düşünüyorsun?

Şeyda: Ben aslında değerlendirme özürlüyüm. 4 oyunu da birbirinden ayıramadım. İyi ya da kötü diyemedim.

Melike: Oyun esnasında kuliste bir analiz yapılabiliyor. Çıkan oyuncunun neşesine ya da durgunluğuna göre.

Baran:Şeyda oynuyor ama nasıl oynadığının farkında değil. Sorduğumuzda “Bilmiyorum, oynadım işte” diyor.

Süreyya:Kötü olduğunda anlaşılıyor, içine sinmiyor yaptığın iş. Eğer bu his yoksa da iyi diyebiliyorsun bence oyununa.

Erdem: Laurence Olivier’in oynadığı meşhur bir Hamlet piyesi vardır. Efsane bir oyundur bu. Her zaman iyidir oyun ama bir seferinde mükemmel olur, seyirci alkışa boğar sahneyi. Ama Laurence Olivier oyundan sonra kendini kulise kilitler. Kulise gelenleri ise kovar. Herkes gittikten sonra çıkar kulisten. Kendisine oyunun çok iyi olmasına rağmen neden kulisten çıkmadığı sorulunca “Her zamankinden farklıydı, nasıl olduğunu bilmiyorum.” diye yanıtlar.

Şeyda:Biz seyircinin tepkisine göre yorumumuzu yapıyoruz.

Süreyya: Kahkahalara göre yapıyoruz.

Celal:Bu, hata elbette. Seyirciye haksızlık etmiş oluruz. Bazı seyirci farklı izler. Sessizce ama dikkatle izler. Eğer seyirciyle ilişki kurarsan hissedersin bunu. Bu da güven verir size. O güven de seyircinin, ilgisini size daha çok yönlendirmesini sağlar.

Baran:Ben de Celal ağabey gibi düşünüyorum. Komedi oynamasak ne olacak? Kuliste de seyirci iyiydi, kötüydü diye yorum yapılıyor. Bu da yanlış.

Celal: Neyse, seneye çalışmaya devam etmeyeceksin Melike. Bu senenin değerlendirmesini alalım senden.

Melike: Bence…

Celal:Tamam, yeter. Zaten gelmeyecekmişsin seneye. (Gülüşmeler)

Melike: Şu an sondan bir önceki oyundan aklıma bir şey geldi. Rahibe sahnesinde konuşurken aklım başka yerdeydi. Ama oynadım, replikler de aktı. Kötü bir deneyimdi.

Şeyda: Bana da oluyor. Seyirciyi düşünüyorum.

Celal:Konsantrasyon sorunu. Ders çalışırken de olur ya... Ders çalışırken olursa döner tekrar okursun. Ama sahnede bu mümkün değildir. İşin püf noktası o an her ne yapıyorsan, neredeysen o ana ve oraya konsantre olmayı öğrenmekte genel olarak.

Baran: Ben de oyundan önceki provada, hapishane sahnesinde Süreyya’yı dinlemediğimi fark ettim. Böyle olmamalı.

Süreyya: Belki ben dinletememişimdir.


Adem:Sene başında yaptığımız çalışmalar, doğaçlama çalışmaları anlamsız geliyordu bana. Zaten çalışmalara düzenli olarak katılmıyordum. Baran’ın ısrarları sayesinde grupta kaldım. Dikkati kolay dağılan biriyim. Başlarda beğenmediğim çalışmalar bu sorunumu aşmamı sağladı.

Süreyya:Hangi çalışmalar bahsettiklerin? Vücut çalışmalarımız sene boyunca zayıftı. Kendi adıma diyebilirim ki ilk verimli vücut çalışmamı 3. oyundan önce yaptım.

Melike: Bu söylediğin bireysel sorunun. Özge ve Derya vücut çalışmalarını değerlendirdi mesela.

Adem:Bu çalışmalar oyunculuğumdaki ve yaşamımdaki sorunlarımı çözmeme yardım etti. Oyunculuğu anladım. Bütünlüğünü, ses ve vücut kullanımını…

Celal: Çalışmalarla birlikte mi değiştin mi? Bakışın mı değişti?

Adem: Lisede tiyatro yaparken oyunculuğun teknik yönünü öğrendim. Sahnede nasıl durulur, nasıl girilir, nasıl çıkılır… Burada gerçekten oyunculuğu gördüm, tanıdım. Yaşamıma da dokunan bir deneyimdi.

Süreyya: Ben de bazı şeylerin önemini yeni kavradım. Konuşmaların, provaların notlarını almanın önemini Vaiz’in program dergisine ve Seyyar Sahne’nin seyir defterine bakınca anladım. Vücut çalışmalarının önemini, ODTÜ Şenliği’nde çalışmış ve çalışmamış oyuncuları sahnede görünce anladım. Ses çalışmalarına, keyif verdiği için asıldığımı söyleyebilirim. Oyunculukla tanışmam sene başında değil, oyuna bir hafta kala oldu. Celal Abi’nin bahsettiği değişimleri yaşadım. Dünyaya bakışım değişti. 10 senelik yatakhane arkadaşlarım gelip bu sene değiştiğimi söylüyorlar.

Baran:Süreyya’nın değişiminde ODTÜ’ye gitmesinin etkisi var. Döndükten sonra tiyatroya yaklaşımında gözle görülür bir değişme yaşandı.

Süreyya:Benimle aynı konumda olan insanları sahnede gördüm ODTÜ’de. Fuayelerde de eleştirmek yerine çalışma şekillerini sordum, eğitmenlerini, yönetmeni olmayan gruplara neden böyle bir tercihte bulunduklarını sordum. Yer yer tartıştım bu konuları, daha iyi anlayabilmek için. Bu sayede bizim çalışmalarımızın nerede durduğunu, ne anlamda faydalı veya yararsız olduklarını gördüm. Bilgi Sahnesi nasıl çalışıyor, tiyatroya ve oyunculuğa bakışı ne orada anladım. Böylece tiyatroyu ve Bilgi Sahnesi’ni benimsemiş oldum.

Celal: İnsan başkasıyla karşılaşmadan kim olduğunu göremez. Karşındakinde kendi yansımasını görür. Birbirimizin aynasıyız. Bu yüzden sene başında diğer grupların çalışmalarına katılmanızı destekledim.

Süreyya: Ben de diğer grupların izlenmesinin ve onlarla tanışılmasının önemine inanıyorum.

Celal: Eskiden benim de Boğaziçi temsilcisi olarak katıldığım ATÇ tipi gruplar arası platform deneyimleri hep kısa bir genişlemden sonra daralma içine girdiler. Bence, temsilcilerin yaptığı düzenli toplantılar başlangıçta çok iyi olabiliyor ama tam da bu düzenlilik ve temsilcilik sistemi yüzünden organik bir ilişki gelişemeden mekanikleşiyor gruplar arası ilişki.

Süreyya: Bilgi Sahnesi’nde yeni-eski durumu yaşanmadı. Ne iyi, ne kötü anlamda. Ne yenilere yön gösterildi, ne de ukalalık yapıldı.

Celal: Geçen sene bir arkadaş grubu olunmasından kaynaklandı o. Bu sene bir tiyatro grubu oluşmaya başladı. Seneye o tür bir ilişki doğacaktır.

Süreyya: Ben bu açıdan şanslı olduğumuzu düşünüyorum, bir grubun kuruluş aşamasında bulunduğumuz için.

Erdem: Bilgi Sahnesi beni hep şaşırtıyor. Genelde olumlu anlamda. 4. oyunda seyirciye kötü dediler, ama dağılmadan seyirciyi açmayı başardılar. Bana da öyle yaklaşıyorlar. Hem şikayet ediyorlar hem de dediğimi yapıyorlar. Bilgi Sahnesi’nin sitesindeki seyir defterini okuyunca da şaşırdım. Yazılanların edebi değeri var, tiyatroya bulaşmış insanların yazıları. Ama çalışmalarda konsantrasyon düşüklüğü var. Ben de Bilgi Sahnesi’nin iyi bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Başlarda ben de gruba yeni katılan biriydim, Süreyya neyse oydum. Geçen sene Savaş’la ve seninle (Celal’le) çalışmışlardı. Nasıl karşılanacağımı, iletişimimizin nasıl olacağını merak ediyordum. Ama beni şaşırtmalarını, o garip enerjilerini seviyorum. Üniversite tiyatroları içinde başka bir örneği olduğunu sanmıyorum. Celal ve benim oyunun yükünü sırtlamamız olumsuz olduğu gibi olumlu sonuçlar da doğurdu. Oyuncularda başka bir birliktelik oluştu; “Celal Ağabey Ortaklaşması”

Baran: Celal’e karşı birleşme! (gülüşmeler)


Melike: Yön göstermede pasifiz. Öneriler ciddiye alınmıyor. Mesela ben Özge’ye “Napıyosun Lucio” repliğinin olmadığını söylemiştim. Ama Celal Ağabey uyarana kadar atmadı o repliği. Bunun tersi bir örnek de Deniz’dir. Herkesin oyununu beğenir. Bu da tehlikeli aslında.

Şeyda: Eleştiriye açık değiliz. Bir uyarı yaptığımda olumsuz tepki alıyorum.

Süreyya: Arkadaşlar, bu konuşmalar toplantının başındakilerle çelişti.

Şeyda: Çelişkili bir grubuz. (gülüşmeler)

Baran: Ben Adem’e “Sen böyle yaptığında iyi oluyor abartınca komik olmuyor” dedim, dikkate aldı. Melike de aynı şekilde bazı eleştirilerimi ciddiye aldı. Mesela Burcu’ya da beyler sahnesinde kendisini kapadığını, ters durduğunu söyledim, ama yine de dikkat etmiyordu. Celal Ağabey’e söyledim, uyarıyı o yapınca Burcu daha çok dikkat etmeye başladı.

Celal: Eleştiriye açıklık tek taraflı bir mesele değildir. Sadece eleştiriyi alan değil, yapanın nasıl eleştiri yaptığı da önemlidir. Kendinizi dinletebilmelisiniz yani.

Baran: Süreyya çalıştırılırken susardım. Çünkü sen (Celal) vardın. Ama çalışma sonunda Süreyya’yla konuşup eleştirilerimi iletirdim.

Celal: Oyunculuk hassas bir varoluştur. Herkesin her an müdahil olması mümkün değildir çalışmasına. Bu yüzden güvene dayalı bir ilişki kurmak gerekir kendisiyle. Yoldan geçen insan seni durdurup bir şey söylese, ve bu söylediği doğru da olsa “bir dakika ya, kim bu adam?” dersin di mi?

Baran: Kamp süreci nasıl olacak? Bir kitap okuyalım mı kampa kadar?

Celal: İTÜ Sahnesi’yle beraber olacaksınız kampta. Tanışıp kaynaşmanız açısından da iyi olur. Vücut ve ses üzerine bir yoğunlaşma olacak.

Süreyya: Kampa kadar ne yapacağız? Bir düşüş yaşanmaz mı?

Celal: Toplanın, çalışın. Büyük ihtimalle tam bir katılım olmaz ama kişi sayısını dert etmeyin. 2 veya 3 kişi de olsa çalışın. Çalıştıkça da kendinize sorun, başka türlü nasıl çalışabiliriz diye. Zaten sağlıklı bir insanın yapması gereken hareketler bunlar. Kampta vücut ve ses çalışmaları dışında akşamları…

Şeyda: Seda Sayan mı izleyeceğiz? (gülüşmeler)

Celal: Hayır, Tarkovski izleyeceğiz.

Baran:İki hafta olmasının sebebi senin daha sonra işlerinin olması mı?

Celal: Evet. İki hafta da az bir süre değil.

Baran: Eylül'de İstanbul’dayız. Bu dönemde çalışabiliriz.

Celal: Kamp için okumanız veya hazırlamanız gerekenleri bildireceğim. Birer siyah çalışma takımı gerekebilir.

Baran: Not tutmak için lap-top getirelim mi?

Celal: Kağıt kalemle tut notları. İnternet olmasa da bir çoğumuzda ekran bağımlılığı var.

Baran: Gümüşlük’ü kim önerdi?

Celal: Bir arkadaşımız var, Turgut. İznik’te onun evinde kalmıştık, o önerdi. Gümüşlük Akademisi bir vakıf. Bu tür sanat çalışmaları için tertiplenmiş bir yer. Amfi tiyatro, resim atölyesi vb… barındırıyor içinde.

Süreyya: Celal Ağabey, seneye devam etmemeyi düşünenler de kampa gelip karar vermeyi planlıyor sanırım. Senin devam etmeyeceklerin kampa katılma konusuna soğuk baktığını grup bilmiyor.

Celal: Kararsız kimseyi istemiyorum. Sadece devam edecekler gelmeli.

Süreyya: Bunu kampla ilgili mailinde belirtirsen iyi olur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder