5 Ocak 2010 Salı

DİYARBAKIR GÜNLÜĞÜ 2006

Diyarbakır Şehir Tiyatrosu oyuncularıyla yapılan 4 günlük çalışma sırasında tutulan notlar...

Çalışma, Celal Mordeniz ve Erdem Şenocak liderliğinde gerçekleştirildi.


Notları alan: Erdem Şenocak

4 Eylül Pazartesi 2006 – Belediye Tiyatro Salonu

10:30

Salon dolu, 12:30'da boşalacak. 11:00'da çıkmak üzere salonda kısa bir toplantı yapıyoruz. Yavuz bizi oradan konuşmamız için sahneye çıkarmak istiyor, çıkmıyoruz. Celal sohbeti açıyor.

Celal: “Öncelikle şu yanlış anlamayı düzeltmek isterim: Biz, Grotowski Atölyesi yapmayacağız. Hatta yapacağımız şeye Atölye bile denmeyebilir. Sizile ortak bir çalışma yapma amacındayız.

Sizinle paylaşacağımız çalışmalara başlarken Grotowski'den ve onun oyuncusu Cieslak'ın çalışma görüntülerinden esinlendik.

Çalışmalara Kasım 2005'te başladık. Başta tekniğimizi geliştirmeyi amaçlıyorduk ancak sonraları teknik üzerinde düşüncelerimiz değişti. Şu anda teknik vurgusu olan bir çalışma yapıyoruz ancak tekniği aşmaya çalışarak. Bu tip bir çalışmayı en son İznik'te yaptık. Bu çalışmanın bir sonucu yok. Yani "bu çalışmaları sahnede nasıl kullanacağız?" sorusunun bir cevabı yok.

Bu çalışmanın sonunda vücudunuzu iyi kullanacağınızı vaat etmiyoruz. "Şu öğreniliyor" diye bir şey yok. Ancak sınırlarımızı keşfetmeye, trük çantalarımızı atmaya çalışacağız. "Atölye değil." dememin sebebi o. Trük çantasına katılacak bir maharet daha vermek değil amacımız. Tüm bunlar yaratıcılığı engelleyen şeyler. Yaratıcılık, oyuncu sınırlarını keşfettiğinde ve tükendiğini hissettiğinde başlıyor.”

Dizlerinde menisküs olan bir oyuncu ve karaciğerinden ve safra kesesinden operasyon geçiren bir oyuncu seyirci olarak katılacak çalışmaya. Celal yaratıcı izlemenin öneminden ve bu şekilde de bir katılımın mümkün olduğundan bahsetti.

5 saatlik çalışma süresini fazla bulan biri (Nihat Ağabey) oldu. Sonradan, 5 günlük bir çalışma için bu süreyi çok bulduğunu, daha uzun süre çalışıp yavaş yavaş bu tempoya yaklaşmanın daha doğru olacağını söyledi. Arkadaşa katıldık. Bu tarz kısa dönemli buluşmaların handikaplarından birinin de bu olduğunu belirttik.

Celal çalışmanın ve yaratıcılığın karşısında iki ana düşman vardır dedi: Sıkılma ve yorulma.

Sonrasında ‘tekrar’ kavramından bahsetti.

Celal: “Bir şeyden bambaşka bir anlam çıkana kadar onu tekrarlamak… Tekrar ve tekrar, sonrası esrime… Esrime hali kişiyi 'ben'den çıkartır ve yaratıcı hali ortaya çıkarır.

Kendinden geçme bir enerji ortaya çıkartır. Birlikte ter dökmek oyuncular arasında bir bağ oluşturur. Bir topluluğa öyle dönüşülebilir. Tabii 'esrime' den bahsederken 'düzenleme'yi unutmamak gerek. Bir eylemin çok büyük bir kesinlikle aynı şekilde tekrar edilebiliyor olması çok önemli. Ayrıca bir alıştırmanın 'ne zaman bitecek' diye düşünmeden icra edilmesi çok önemli.

Biz, vücut çalışmalarını iptal ettik. Eskiden 'ısınıyorduk'. Artık beden ve zihin ayrımı olmadan tüm vücutla düşünmemiz gerektiğini öğrendik. Yapacağımız şey spor ya da dans olmayacak. 'Güzel' olmayacak. Ancak özenli ve kesin olacak.

Çalışmanın bazı aşamaları komik gelebilir ama bunlar aşmamız gereken engellerdir. Bu çalışmaları yeni bir dil öğrenmeye benzetebiliriz. Başta öğrendiğimiz kelimeler saçma ve anlamsız gelebilir ancak dili öğrendikçe anlam kazanmaya başlar.”

Celal çalışma öncesi taleplerini sıralıyor: Disiplin, konsantrasyon, çalışmayı bırakmamak, kesmemek... 5 saat boyunca, aralarda dahi kesmemek ve yaratmaya hazır biçimde orada, grubun içinde olmak...

Celal İznik kampında bu çalışmaların yanında tragedya üzerine çalışıldığını; belki burada da küçük bir sahne denenebileceğini söyledi. Denenecek sahnenin bu çalışmaların bir sonucu olmayacağını hatırlatarak.

Yavuz Grotowski'de geçen ‘bütünsel edim’ kavramının anlamını sordu. Celal Grotowski'deki tam karşılığını değil ama kendisinin bu kavramdan ne anladığını anlattı.

Celal: “Oyuncunun sahnede yaptığı her en ufak bir eylemi bile tüm ruhuyla/bedeniyle doldurması. Grotowski, "kendini yakması" diyor. Ben bundan, geçmiş ve gelecekten kısa bir süreliğine bağımsızlaşmayı anlıyorum

Rüknettin, “İçgüdülerin kullanımı nasıl oluyor?” diye bir soru sordu. Celal de çalışmalarda bir takım içsel süreçlerin işlediğinden ve 'itki' kavramından bahsetti. Bu yüzden de çalışmaların ‘vücut çalışması’ olmadığını söyledi.

***

Notları alan: İlke Yiğit

4 Eylül

12:30 Çalışma için yer bekliyoruz hala.

Çalışmaya toplam 15 kişi katıldı; 8 erkek 7 kız. Bir de izleyenler var. Katılanlar dikkatli bir şekilde gösterilen hareketi yapıyorlar.

12:54 Erdem ağırlık merkezini kaydırma çalışmasını yaptırıyor. Yaklaşık 9 dk. Sonra Celal nefes uyarısı yaptı. ‘Dağılmayın, bunun için de birlikte yaptığınızı unutmayın. Tek başınıza kalmayın, diğerlerinin farkında olun. Enerji harcadıkça enerjiyle dolduğunuzu deneyimleyin’.

“Size zor gelen bir hareketi kendimize uydurun ama yuvarlayıp enerji tasarrufuna gitmeyin. “

20. dk. Herkes hareketi yuvarlamaya başladı.

Gidemediğin için değil istediğin için durmak.

23. dk. Erdem hareketi hızlıdan yavaşa aldı.

28. dk. Sürdü 1. egzersiz.

Boyun omuz hareketleri.

Dizler kırık! Bazıları anlamıyor neden kırık olduğunu.

Jimnastik hareketi, ısınmak & izlenebilir bir şey ortaya koymak.

Herkes kendi içine döndü!

Ritm ve yorgunluk arttıkça kendilik kaygısı azalmaya başlıyor.

14:10 ara

14:40 ses çalışması.

Tıslama’ Bütün çalışmadan sonra tek tek doğaçlamalara geçildiğinde hakim olan şey ya gündelik ses kullanımı ya da şan tekniği oldu. Erdem bunun üzerine melodi taklidi çalışması yaptırmaya başladı. En cins sesi Sıla-Hilal buldu.

16:04 Herkes gırtlağına yüklenmeye başladı.

Çalışmaların kaçta başlayacağı üzerine bir tartışma yaptık. Katılanların bir de çocuk oyunu provası olduğu için saat problemi gündeme geldi. Çocuk oyunu çalışmaları atölye boyunca iptal oldu. 11’de çalışmaya başlıyoruz. Ucu açık.

Bugünkü doğaçlamalarda çok iyi örnekler vardı. Yavuz ışıyor. Bir dakikalık doğaç hazırlanacak. Bugünkü çalışma daha izlenir bir şey oldu. 2 seyircimiz var. İlgiyle izliyorlar.

6 eylül

Erdem bugün güneşe selam’ın inceliklerinden bahsetti. Yaklaşık bir 25 dk.dır. seti tekrarlıyor. Akşamları rüyalarında Grotowski’yi görüp daşlan kovlayanlar varmış!

Erdem geçti ortaya. Dizler kırık. Bi hareket yapıyor ve harekete cevap verilmesini istiyor. Grupta yavaş yavaş küçük sakatlıklar ve tutulmalar baş gösteriyor ama sanırım herkes halinden memnun. Bi kaç kişi dışında kimse devamsızlık göstermedi ve herkes ciddi bir şekilde çalışmaya katılıyor. Sanırım Hakan, Rezzak ve Sevgi belini incitmiş.

Ancak insanların kendini en çok bıraktığı çalışma bu oldu. Biraz kaydettim. Kameradan anlaşılır mı bilmiyorum ama en azından burada etkileyiciydi. Şimdi ikililer rüzgar, dere, alev gibi şeyler düşünerek aynı şekilde etki tepki doğacı yapacak.

15:20 ses doğaçlarına geçtik. Suzuki hareketi eşliğinde ‘Bang Bongggggoooammm’ adında bi ses çıkardık. Erdem yakınlaşıp uzaklaşarak sesin volumü ve vurgularla uğraştı. Şu anda merakla hareketli ses doğaçlamalarının neticesini bekliyorum. Bugün 2 kişi çalışmadan düştü.

Celal yorgunluğa teslim olmamak gerektiğini ve hep bir ötesini merak etmeyi öğütledi.

7 eylül

Başkan’ın halkla buluşma günü olduğu için çalışmaya onikide başladık.. Bugün denge çalışmasının adından uzun bir ara verip ses çalışmasına geçtik, beraber türkü söyledik. Ardından Celal, Bahar Noktası’ndan bir sahne dağıttı.

Bahar Noktası’nın çeşitli biçimlerde okuduk. Önce normal, sonra hızlı, sonra tekrarlar koyarak, şarkı üzerine, kendi cümlelerimizi koyarak, kendimiz bir şarkı düşünüp aklımızda onu tutarak, konuşarak.

Bütün bu çalışma ‘kikir kikir’ geçti. Fatma bütün çalışma boyunca zorlandıktan sonra rap melodisiyle rahat bi şekilde söyledi repliklerini. Bu da bana şunu düşündürdü. Sanırım zor konuşanlar, zor okuyanlar melodiyi kavrayamayanlar, bir kere melodinin içine girince rahat rahat konuşabiliyor, dilini rahat hareket ettirebiliyor.

Veee sonunda ara veriyoruz!!!

8 eylül

Erdem el çalıştırdı. Grubun aksiyonun birden bire değişebilmesi beni sevindirdi. Herkes konsantre bir şekilde kendi hareket setini yaptı.

Hakan 3. çalışmada belini kırmasına rağmen Cuma günkü oyunda oynayacakmış. Şu anda da sahnede Celal’in yaptırdığı ses çalışmasına katılıyor. Katılım genel olarak yüksek. Gelenlerin enerjisinin yüksek.

Hakan’ın belini kırması çok üzücüydü. Ama Celal Mordeniz bu durumdan şöyle bir çıkarım yaptı: “Belini kırma RİSKİNİN olmadığı bir çalışma aslında kendini kandırmaktır. Bu da bize bir yandan doğru yolda olduğumuzu da gösterdi.”Bunu çay Bahçesi’nde iki büklüm oturan adama da söylemesi ilginç bir davranıştı. Hakan’ın da hoşuna gitti bu değerlendirme. Hatta bizimle otele kadar yürüdü.

Bugün ilginç bir olay oldu;

Oyunculardan biri metinini evde unutmuş. Kimseden isteyememiş. Celal’den birinden metin istemesini rica etti. İletişim, ilişki eksikliği... Çok zor bu işler, çok.

Bahar Noktası’na başladık.

Ardından çalışma değerlendirmesine geçtik. Kaset bittiği için yazmaya geçiyorum.

Yavuz Grotowski üzerine sorular soruyor. Nihat Abi’den bir sahneleme önerisi geldi.

Celal: Her çalışma ve her anda yaratıcı olma yükümlülüğümüz var.

Hakan: İçteki enerji içimizden çıkmaya başlayınca hissediliyor. Gelenekse bu enerjinin çıkmasına engel oluyor. Kuramla da bu duruma yaklaşılamıyor.

Celal: Araştırmanın bittiği yerde tiyatro biter. Geriye hokkabazlık kalır. Oyuncunun yaratıcılıkla yükümlü olduğunu hatırlaması gerekiyor.

Handan: Boal çalışmasına benziyor. İtkiyi yakalamak ve kendi yaratıcılığını ortaya çıkarmak gerekiyor. Pes etmek istediğim zamanlar oldu.

Nihat Abi (eski karateci): Kolay iş değildi. Bütün grubu tebrik ederim. 10-15 yıl önce ben bu yöntemi bilseydim ne sporcular yetiştirirdim. 45 dk. zor bir pozisyonda durmak kolay değil. Ama siz olmasaydınız biz bunu 2 dk yapamazdık ama artık gördük ki biz bunu yapabiliyoruz. Ben kendimi bir dansçı gibi hissettim.

Handan: Disiplin çok önemli. Bunu sağladağınız için sağ olun. Grupta lider önemlidir. Lider hiç kopmadı. Dolayısıyla biz de kopmadık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder