5 Ocak 2010 Salı

Seyyar Sahne'nin "Gılgamış" Provasına Dair İzlenimler - M. Sırkıntı, M. Güner

Mayıs 2009

Birkaç yıl önce Ben, Pierre Riviere... ve Vaiz adlı oyunlarınızı izledikten sonra sizleri elimizden geldiğince takip etmeye çalıştık. Bu takibi İzmir’de yaşamamız dolayısıyla internet siteniz üzerinden günlüklerinizi,yazdığınız oyunları, çevirilerinizi okuyarak gerçekleştirebiliyorduk. Son yıllarda özellikle Grotowski, Barba ve Meyerhold üzerine okumalar ve çalışmalar yaptık. Bu konuda zaten yeterince çeviri bulunmadığı ve halihazırda İzmir’de bu konular üzerine derinlemesine çalışmalar yapan bir ekip olmadığı için sadece elimize geçen görsel dökümanlar ile bu çalışmalarımızı yönlendirebiliyorduk.Fakat sizin çalışmalarınızı izledikten sonra sizinle iletişime geçmeye karar verdik.Bu amaçla hem sizlerle tanışmak hem de oyunlarınızı izlemek üzere İstanbul’a geldik.Bu yazıda sizinle geçirdiğimiz birkaç gün üzerine düşüncelerimizi paylaşmak istiyoruz.

Seyyar Sahne ile tanışmak için Celal’i aradığımda Gılgamış’ın provasını izleyebileceğimizi söyledi.Açıkçası provanızı izlemek oyunlarınızı izlemekten daha çok heyecanlandırdı bizi. Çünkü çalışmalarını merak ettiğimiz bir ekibin sürecine dair daha fazla veri alabilecek ve bunun ufak da olsa bir parçası olabilecektik. İlk dikkatimizi çeken oyundan önceki son prova olmasına rağmen salondaki dinginlikti. Az kadrolu çalışmalar yaparken bu dinginliğin rehavete dönüştüğüne çok şahit olmuştuk, fakat salonun bu dingin telaşı bizim için iyi bir deneyim oldu. Ayrıca, bir süredir tartıştığımız ‘oyuncu ısınmasını sporcu ısınmasından ayıran şey nedir?’ sorusu pratikte cevabını buluyordu. Isınma yapılırken dikkatimizi çeken şey Celal’in oyuncuyla ilişkisini ısınmayla birlikte başlatması oldu. Prova sırasında dikkatimizi çeken ve merak uyandıran diğer bir konu oyuncuların hareket serilerini unuttukları zaman Oğuz’a dönmeleriydi. Burada dikkate değer olan iki şey vardı. Birincisi bütün prova sürecince Oğuz’un sürekli not tutması, ikincisiyse Oğuz’un oyuncuların teklediği yerde kaldıkları repliği değil, hareketi söylemesiydi. Buradan şunu anladık ki oyuncuların hareketleri kağıda belli kıstaslara göre kayıt edilebiliniyor. (Bu konuda ileride size çok sorumuz olacak açıkcası.) Prova bittiğinde oyuna bazı eleştiriler yapmıştık. Destanlarda kahramanlar birlikte bir yola çıkarlar fakat bu yolculuk aynı yolda yürümelerine rağmen aslında kendilerine yolculuklarıdır. Provada bu içe dönük yolculuk iki farklı düzlem üzerinde seyreden oyuncularla oldukça iyi veriliyordu fakat gerçekte bu insanların aynı yolda yürüyen ve destanlarını yaşayan kişiler olduklarını biz tam anlamıyla göremiyorduk. Sanki asfaltın üzerindeki her tabela,çizgi,ışık vardı ama onları üzerinde tutacak asfalt daha dökülmemiş gibi oluyordu. Bu da hikayenin takibini zorlaştırıyordu. Ayrıca şarkı söylenen bölümlerde karakterlerin devinimleri sadece sesin yükselmesi ve alçalması derinleştirilmeye çalışılıyordu. Sesin tonuyla da oynanabileceği önerisinde bulunduk. Ayrıca şarkılar sırasında kullanılan ses hareketlerinde Vaiz’in etkisinin hala sürdüğünü söyleyebiliriz.

Ertesi gün oyunu izlediğimizde eleştirdiğimiz bazı şeylerin artık seyirciyle buluştuğunda yok olduğunu gördük. Hikaye bizim için takip edilebilir bir özellik kazanmıştı. Uyum konusundaki provada yaşanan sorunlar oyun sırasında hallolmuş gözüküyordu. Fakat bu oyun üzerine çalışmaların devam edeceğini bildiğimizden birkaç öneride bulunmak istiyoruz. Yukarıda verdiğimiz asfalt örneği üzerine gidilmesi gerek gibi geliyor, karakterlerin bu içsel yolculuğunu reel bir düzlemi de içinde barındırarak ve koruyarak sürdürmeleri hikayenin takibini kolaylaştıracaktır. Ayrıca prova için söylediğimiz Vaiz etkisi hala sürmekte. Bu ses hareketlerinin oyuncuya yapışması onların sesleri üzerindeki çalışmalarını kısıtlayabilir. Final için bir ufak önerimiz Murat’ın yerdeki devinimi bittiğinde oyun aslında bizim için bitiyor. İlke’nin şarkısının devam etmesi onun hikayesinin de tamamlanmasına olanak sağlıyor fakat aynı anda bir final sanırım seyirci için daha doyurucu olacaktır.

Bize provalarını açan İlke,Murat,Oğuz ve Celal’e çok teşekkür ederiz,iyi çalışmalar…

Mustafa SIRKINTI



Merve’nin Eklediğidir

Celal Bey tarafından Gılgamış’ın provasına davet edildik. Doğrusu benim için çok özel bir an oldu. Daha önce bizlerle tanışmamış olan oyuncuların, oyundan önceki son provayı bizimle paylaşmalarına çok sevindim. Öncelikle bu açıklık ve samimiyet için çok teşekkür ederim. Prova ısınmayla başladı, burada dikkatimi çeken, oyuncuların ısınmasını oyunun bir akışı şeklinde almalarıydı. Oyuna dıştan belli dizgilerle hazırlanma değil de, direkt oyunun içinden başlayan bir hazırlığa şahit oldum. Bu anladığım kadarıyla çalışma disiplinin getirdiği dinginliğin bir ürünüydü. Provaya dair, hikayenin takibiyle ilgili biraz zorluk yaşamıştım. Aslında bu dikkatimin farklı yönlerde olmasından da kaynaklanıyor olabilir, daha çok gündelik olmayan eylemlere, ve nasıl yapıldığına dikkat ediyordum sanırım. Fakat yine de hikayenin akışı bana daha çok iki boyutlu gibi geliyordu. Mustafa’nın bahsettiği bir üçüncü boyuta, zeminin daha güçlü bir varlığına gerek duyuyordu. Bu akış, iki kişinin yolu olduğu için , iki yolla anlatılıyordu. Bunun direttiği bir durum da söz konusu. Ama oyunda bunun büyük ölçüde aşılmış olduğunu gördüm. Bir atmosfer oluştu ve iki kişinin hikayesi aynı atmosferde geçiyordu. Bu havanın varlığını hissettim. Birlikte yapılan eş zamanlı eylemlerin gücü gerçekten çok yüksek. Celal Bey’in bize, oyuncuların kişileri canlandırmadığını, ikisinin de hikayeyi anlatan olduğunu söylemesine rağmen oyunu izlerken, hikayedeki kişilerin erkek olmasından ötürü, ve İlke’nin daha çok şarkı ve sözü olduğu için, hikayedeki kişileri Murat’ın temsil ettiği ve İlke’nin de daha çok anlatıcı konumuna düştüğünü hissettim. Bu düşüncemin de ilke’nin ,Enkidu’unun ölümünü temsil ettiği anda kırıldığını gördüm. Bu tercih edilmiş de olabilir ama eğer eşit bir anlatım tercih ediliyorsa Muratın eylemlerine ve repliklerine biraz da değinilebilir.

Bunun dışında bize bu hikaye gündelik olmayan eylemlerle anlatılıyordu, ve bu bize geçiyordu. Hareketlerin oluşmasında , Gılgamış destanındaki yazılarındaki şekillerden faydalanıldığını öğrendim. Merak ettiğim konu, bu hareketler vücuttaki ne gibi itkilerden yola çıkıyordu? Nasıl bir sırayla ve ya bütünlükle meydana geliyordu. Oyuncunun beden, zihin, duygu, ve hareket durumu ilişkisi nedir? Açıkçası bu konularda sizlerin fikirlerini almayı çok isterim.

Ek olarak Murat’ ın tınlatıcılar yardımıyla çıkardığı sesler, hikayeye müthiş bir bütünlük katıyor, oyuna da zaten bu seslerle, ve direk oyunun içinden (katarsis gibi bir bütünleşme ve onun hissiyatlarından bahsetmiyorum), o atmosferden başlıyoruz. belki yine bu havada bitebilir.

Prova ve oyunu bizlerle paylaşan ekibe çok teşekkür ediyorum

Merve GÜNER

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder